yer almaktadır.
İnşâ Tarihi : 13. yüzyıl
Tarihlendirme : Kaynaklarda Zarbhane Medresesi, Selçuklu Medresesi, İmaret
Medresesi, Yivli Minare Medresesi, Ulu Cami Medresesi adlarıyla geçen eser, çeşitli devirlerde yapılan müdahalelerle asli halinden kayıplar vererek, bir kalıntı halinde 20.yüzyıla ulaşmıştır. Araştırmacılar yapının planı ve tarihi konusunda değişik yorumlarda bulunmuşlardır. Binanın kitabesinin tahrip olması nedeniyle okunamaması bani ve inşa tarihi konusunda kesin bir yargıya varılmasını engellemektedir. Medreseye ait vakfiye yoktur. Ancak süsleme programı ve planına bakılarak yapının 13. yüzyıl ortalarına ait olduğu kabul edilmektedir. 17. yüzyılda şehre gelen Evliya Çelebi tarafından medresenin bulunduğu yerle ilgili olarak “Sultan Alaeddin derler ama evvelce kilise imiş. Kapısı üzerinde Hazreti İsa'dan evvel yapıldığı Yunanca yazılıdır. Yine bu kapı üzerinde fetih sahibinin cami yaptırdığı tarih yazılıdır: Kalenin ikinci katında Hünkar Cami
(evvelce Kilise imiş ), Yenicami (Sultan Korkut’undur) Karadayı Cami kaleden dışarıdır. Muratpaşa cami, Balıkçı-zade cami, Bali Paşa Cami, Yassı minare Cami, Sofular Cami, Şeyh Cami, Kazergah Cami, meşhur olup, geride kalanlar mescittir. Yedi Medrese, 17 Çocuk mektebi, bir darülhadis, bir darulkurra, yedi tekke vardır.” bilgilerini verir. Evliya Çelebi sözünü ettiği medreselerin hepsinin ismini vermez. Yivli Minare camisine bitişik medrese kapısı tarifi ile hangi medreseyi kastettiği de belli değildir. 18. yüzyılın başlarında Antalya’ya da bulunan Le Bruyen isimli seyyah ise medresenin bulunduğu yer için saray kalıntısından ve tünelden söz etse de yapı mevcut hali ile medreseyi düşündürmekte ve günümüzde tünelle dair bir iz bulunmamaktadır. Antalya’da 1929 yılında incelemeler yapmış olan Rudolf M. Rıefstahl’de yapı değerlendirmiş ve yapının ve avlulu medrese planına uygun olduğunu belirtmiştir.
Onarımlar : Medrese 1935 yılında onarılmıştır. Bu onarım sırasında taçkapının sütun başlıklarından yukarısı yeniden inşa edilmiştir. İç kısımda girişin karşısındaki ana eyvanın onarılmıştır122. 1962 tarihli Vakıf Eski Eser Fişinde “sağlam hücreleri Antalya Müzesinin deposu olarak kullanılmaktadır. Taçkapısı Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.” ibaresi 1935 tarihini doğrulamaktadır. Uzun süre bakımsız kalan yapı 1964 yılında temizlenmiştir. 1994-1995 yıllarında Nimet Özgönül tarafından küçük ölçekli bir kazı çalışması yapılmış; 1995 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan hafriyat ve onarım çalışmaları 2002 tarihine kadar devam etmiştir. Yapı metal konstrüksiyon ve cam ile örtülmüş ve turistik çarşı haline getirilmiştir.
Cephe : Süsleme taçkapıda kullanılmıştır. Medresenin güney cephesinin ortasında, ana eyvan-giriş eyvanı ile aynı hizada yer alan, taçkapı dışa taşırılarak vurgulanmıştır.Kapının dökülmüş olan taşları yapılan onarımlarda bezemesiz sade olarak tamamlanmıştır. Taçkapının ortasında bulunan büyük sivri kemer kapının görsel zenginliğini arttırmaktadır. Kapı kütlesini en dışta, şimdi sadece alt kısımlarda çok az kalmış geometrik süslemeli bir bordür iki yandan sınırlandırmaktadır. Geçmelerden oluşmuş yıldız motifli bordürün mevcut kısımları da oldukça tahrip olmuş durumdadır. Bırakılan boşluktan sonra yapılan bir kademelenme ile diğer bordüre geçilmektedir. Bu bordürü zencerek motifi oluşturmaktadır. Zencerekli bordürden sonra iki yanda, çift katlı başlıklara sahip silindirik gövdeli birer sütunceye oturan sivri kemer cümle kapısının dışa açılmasını sağlamaktadır. Sutüncelerin kaidesi kare formludur. Kapı nişinin içerisi sütunce başlıklarının üst seviyesinden itibaren dokuz sıra mukarnas ile doldurulmuştur. Sütunce başlıklarıyla mukarnaslı kavsaranın alt sırası arasında uzanan profilli dar bir silme, kapı nişini üç taraftan da dolaşmaktadır. Söz konusu silme ile kavsaranın alttan iki sırası arasında yatay dikdörtgen niş içine yerleştirilmiş dört satırlık oldukça harap olmuş kitabe yer almaktadır. Kapı nişinin yan kenarlarında karşılıklı yerleştirilmiş yuvarlak gövdeli sütüncelerle sınırlandırılmış mihrabiye bulunmaktadır. Sutüncelerin başlıkları ve kaideleri kare formlu olup üzerlerine yan yerleştirilmiş kare motiflidir.
Değerlendirme: Evliya Çelebinin bahsettiği medrese kapısı üzerinde bulunan kitabenin bu medreseye ait olduğu belli değildir131. Metin Sözen, dört eyvanlı gruba dâhil ettiği İmaret Medresesi’ni incelerken yapının giriş eyvanı ile yan eyvanlar arasında var olan simetriye diğer bölümlerde rastlanılmadığını söyler.132 Leyla Yılmaz yapıyı değerlendirirken kitabenin okunan bölümünden yola çıkarak binanın medrese olarak yapılmadığını ancak medrese işlevini sonradan aldığı tezini öne sürmektedir. Yapıda gerçekleştirilen hafriyat sırasında çok sayıda çini ve seramik çıktığını söylemektedir. Çıkan çiniler içinde figürlü parçaların bulunduğunu, yapıda kullanılan figürlü çinilerin eğitim amacından çok sivil mimariye ait binalarda kullanıldığını belirtir. Medresenin içinde bulunduğu külliyenin yerleştiği alanın topografya olarak diğer yerleşim yerlerinden farklı olduğunu ve bu durumun medrese, mevlevihane ve mevlevihane hamamını birbirine bağladığını söyler. Sur ve burçlara yakın olan bu bölgede bulunan yapıların, inşa tarihi I. Giyaseddin Keyhüsrev yıllarına kadar inen ve I. Keykavus ile I. Keykubad zamanında asli halini almış bir Selçuklu Sarayı kompleksi olduğunu savunur. Cemil Cahit Sönmez ise, yapının imareti ve camisi olduğunu, iki katlı ve dört köşe minaresinin var olduğunu öne sürmektedir134. Yivli Minare, Cami, Mevlevihane, Hamam, Zincirkıran Mehmet Bey Türbesi ile Nigar Hatun Türbesi’nin bulunduğu Yivli Minare Külliyesi içinde etraflı bir bilimsel kazı ve araştırma yapılmadan bütün bu görüşler gerçeklik kazanamayacaktır. Elimizde olan geçerli bilgilere göre medrese 13. yüzyılda inşa edilmiş açık avlulu, dört eyvanlı bir yapıdır.
Sibel DOĞAN,2012,ANTALYA MEDRESELERİ,SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SANAT TARİHİ ANABİLİM DALI,YÜKSEK LİSANS TEZİ
Erişim adresi : https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=rcbWnuqW6HxCZ_98ARapgveKFUmtZs40H12cG4YJN8P-tzGpgGwMoqzbRSETrq1t
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder